Zina ile evliliğin temelinden sarsılması ve dava ilişkisi nedir?
Zina Sebebi ile Açılan Boşanma Davasının, Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebi İle Açılan Boşanma Davası ile Olan ilişkisi: Zina Sebebi ile açılan boşanma davasının; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile açılacak boşanma davasının arasında bir ilişki mevcuttur ve genelde zina sebebi ile boşanma istemi yapıldığında bu isteme ait boşanma başvurusu dilekçesine evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile de boşanma istemi yapılmaktadır.
Bu şu anlama gelir zina sebebini mahkeme kabul etmezse bizim elimizdeki deliller evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanma elde etmemize yeter. Bu nedenle Kanunun iki maddesine dayanarak boşanma isteminde bulunuyoruz demenin kestirme yoludur.
Aslında bu doğru bir yöntemdir çünkü boşanmaya konu olan bir delili aynı kanun maddesi ile açılacak boşanma davasında tekrar kullanamazsınız. Bunu uygulamada unutarak Zina davasında kullanılan bir delili kabul etmeyen ve davayı red eden bir mahkeme sonrasında aynı delili evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile açılan davada kullanılması neticesinde hukuk yetersizliği nedeni ile delilleri red eden bir yerel hakim. Hakimin reddine itiraz edemeyen bir avukat ve temyize gidince bunu bozan bir yargıtay mevcut
Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Eşlerden birinin bu sadakatsizliği sebebiyle diğer eş;
- Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açabileceği (TMK m. 166 f. 1-11)
- Zina sebebiyle boşanma davası da açabilir (TMK. m. 161).
Aşağıda birbirinden farklı her paragrafta bir Yargıtay kararı ile ifademize emsal teşkil edebilecek içtihatlar verilmiştir. İlk temyiz dosyasında kadının sabit olan zina eylemi olmasına karşın yerel mahkemenin boşanmanın reddine ilişkin kararı doğru bulunmamıştır.
“..Olayları açıklamak taraflara, hukuki değerlendirme hakime aittir. (HUMK. md 76) Davacı zina nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Yapılan soruşturma, toplanan delillerle red ile sonuçlanan önceki dava tarihi olan 10.04.2003 tarihinden sonrada davalı kadının para karşılığı erkeklerle birlikteliğini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.
Olayların akışı karşısında davacı boşanma davası açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar (TMK.md. 166/l) verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile boşanma davasının reddi doğru bulunmamıştır.”
Bu dosyada görüldüğü gibi uzman bir boşanma avukatının elinde doğru kararların yerel mahkemelerde de alınabileceği bir durumda temyize gidilmesi gerçekleşmiştir. Davacı hakkını ayrı ayrı dava konusu yapabileceği gibi aynı dava içinde iki ayrı sebebe de dayanabilir. Bu durumu örnekleyen yargıtay kararı bilginize sunulmuştur.
“…Davacı zina yanında, evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle de boşanmaya karar verilmesini istemiştir. Zina nedenine dayalı boşanma davası reddedilmiş, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma istemi konusunda bir karar verilmemiştir. Delillerin bu çerçevede değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.” “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının zina hukuki sebebi yanında evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma istediğinde bulunmasına.
Davalının zina fiilini işlediğine dair yeterli delil bulunmamasına, ancak tanık sözlerinden kadının davranışları sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının anlaşılmasına, hüküm fıkrasında Medeni Kanununun 166/1 yerine 161 yazılmasının da maddi hatadan kaynaklanmasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.”
Yine boşanma davalarındaki usul hatalarını yapıldığı ve yerel mahkeme kararının değiştiği bir örnek. Boşanma Avukatı önemlidir. Hayatınızın önemli bir kısmını davanın sonuçlanması için bekleyerek geçirmek hiç kimsenin istemediği bir durumdur.
Davacı kadın Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddelerine dayalı boşanma istemiyle birlikte zina hukuki nedenine dayalı olarak da boşanma isteminde bulunmuştur. Zina hukuki nedeniyle ilgili olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Unutulmamalı: Genelde Unutulan fakat unutulmaması gereken konulardan birisi de şudur. Aynı olaya dayalı olarak iki farklı tarihte iki farklı boşanma davası açılamaz. Eldeki deliller ve olaylar ancak bir boşanma davasında kullanılabilir. Bu boşanma davası red edilirse veya iddiaları ve delilleri ortaya koyan feragat ederse tekrar aynı olay ve delilleri kullanarak bir boşanma davası açamaz.
Davacı zina sebebiyle açmış olduğu boşanma davasından feragat ettikten sonra aynı olaya dayalı olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açamaz.
Davacı davasını zina sebebiyle boşanma davası (TMK. m. 161) şeklinde açmışsa aile mahkemesi (yoksa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemesi) hakimi her ne kadar zina evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olursa da evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle (TMK. m. 166 f. I-II) boşanma kararı veremez.
Bu olgunun önemi dava açma süreleri yönünden de ortaya çıkabilmektedir. Zira, zina davası yasanın öngördüğü (altı ay veya beş yıllık) sürelerde açılmadığı takdirde dava hakkı düşer. Hakim bu olguyu kendiliğinden gözetmek durumundadır. İşte zina sebebiyle açılan bir davada dava açma süresinin geçirildiği anlaşılırsa hakimin bu eylem nasıl olsa evlilik birliğini sarsar diyerek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma kararı verme hakkı yoktur. (TMK. m. 166 f. I-II)
Hakim iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup başka bir şeye hükmedemez (HUMK. 74).
Davacı davasını zina sebebiyle boşanma davası (TMK. m. 161) şeklinde açmışsa deliller de bu yönde değerlendirilmelidir. Zinanın Kesin ispatı gerekmektedir. Tanık beyanları burada yanıltıcı olabilir. Yasalar zina fiilinin ispat araçlarını kesin bir şekilde belirlemiştir. Tek başına tanık beyanları zina ispatı için yeterli değildir.
Bu konuda Yargıtay’da yapılan uygulamaya örnek:
“Açılan boşanma davası Türk Medeni Kanununun 161. maddesi uyarınca zina nedeniyle boşanma davasıdır. Türk Medeni Kanununun 166. maddesine dayanan bir dava yoktur. Delillerin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”
“Davacı münhasıran Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde ifadesini bulan zina hukuki sebebine dayanarak boşanma isteminde bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 163 ve 166. maddelerine dayalı bir dava yoktur. Toplanan delillerden davacı, davalının M…t K…e ile zina yaptığını ispatlayamamıştır. Zina sebebi ile açılan boşanma davasının reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmamıştır.”
Davacı davasını zina sebebiyle boşanma davası (TMK. m. 161) değil de evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası (TMK. m. 166 f. I-II) olarak açmışsa tarafların zina sebebiyle boşanmalarına karar verilemez.
Bu konuda Yargıtay’da yapılan uygulamaya örnek: “..Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi dava Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesine göre şiddetli geçimsizlik nedenine dayanılarak açılmıştır. Türk Medeni Kanununun 161. maddesinden dava bulunmadığı halde bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde zina sebebiyle boşanma kararı verilmesi doğru olmamıştır.” Y2HD. 20.4.1995, 3**5-4**0.
Zina ile Evliliğin Temelinden Sarsılması ve Dava İlişkisi
Usul kuralları gereğince bozulan bu dava Boşanma Davası için Uzman bir boşanma avukatının ne kadar önemli olduğunu bize göstermektedir.
“Dava, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı “şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma” davasıdır. Zina sebebine dayalı boşanma isteği yoktur. Gerekçeli kararda “..kadının bu şekildeki davranışlarının güven sarsıcı davranışlar olarak değerlendirilerek şiddetli geçimsizlik sebebi sayılacağı…
” kabul edilmesine karşın tarafların kadının zinası sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. (HUMK.438/7)”’
Islah istemi varsa dikkate alınabilir. Bu konuda Yargıtay’da yapılan bir örnek:
“Dava Türk Medeni Kanununun 163 ve 166/1 nci maddelerine dayalı olarak açılmıştır. Zina nedeniyle boşanma konusunda açılmış bir dava bulunmadığı gibi bu konuda usulüne uygun bir ıslah talebi de bulunmamaktadır. Delillerin Türk Medeni Kanununun 163 ve 166/1 nci maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde zina nedeniyle boşanma hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
Merhaba
Sadece zina nedeniyle boşanma davası açtım. Davalı eşimde karşı dava olarak sadece zina sebebiyle karşı dava açtı. Ben boşanma davası açmadan 3 ay önce eşim evden ayrılmıştı.
Mahkeme iki tarafında zina sebebiyle açtığı davaları reddetti. Ancak son karar duruşmasında hakim bize evlilik birliğinin temelinden sarılması olan TMK. 166.maddeye dayanıyor musunuz? Dedi. Bizde evet dedik ve mahkeme 166. Maddeye göre eşit kusurlu olarak boşanmaya karar verdi. Ben ve karşı tarafta mahkemenin vermiş olduğu kararı istinaf ettik.
Size sormak istediğim bir kaç sorum var.
1. Mahkemenin bu kararı doğru mu?
2.istinaf mahkemesi, aile mahkemesinin kararını yanlış bulup davaların Reddedilmesine karar verirse, bu durum da, karar kesinleştikten hemen sonra yeni bir boşanma davası açabilir miyim?
3.Ya da eşime ihtar çekip eve gelmezse terk nedeniyle boşanma davası açabilir miyim?